21.EKİM.2020 - BASIN
AÇIKLAMASI - (BÜLTEN)
ÇEVRE VE TÜKETİCİ
HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ (ÇETKODER) GENEL MERKEZİ
HALKIN SAĞLIĞI İLE OYNANMASINA
MÜSAADE ETMEYİN.
BALIK VE TAVUK BAŞTA OLMAK ÜZERE
ANTİBİYOTİK UYGULAMASINI SIKI DENETLEYİN
Çevre Ve
Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, “Türkiye`de
son 25 yıl içinde artan tavuk üretimi ile son 20 yılda Kültür balığı diye
üretilen balıklarında olduğunu görüyoruz. Bu ekonomi ve kalkınma açısından
sevindiricidir. Ancak tavukların ve balıkların üretimlerinde kullanılan bilinçsiz
antibiyotiklerin toplumun genel sağlığını da kötü etkilediğini bilmemiz gerekir.
ANTİBİYOTİKLERİN Yanlış kullanımı, bilinçsiz kullanımı yaşamımızı olumsuz yönde
etkiliyor. Makine pilici olarak adlandırılan bu tavuklar ve kültür balığı
dediğiniz besleme balıklar arttıkça, piyasada bu işten daha fazla kazanma hırsı
arttıkça, bu alanda kullanılan bilinçsiz, denetimsiz antibiyotikler yaşamsal
olarak sağlık alanımızda olumsuzlukların artmasına neden oluyor. Ülkemizde
yılda neredeyse milyon tonlar ile ifade edilen makine pilici, tüketilir hale geldi. Yine bir o kadar besleme
dediğimiz kültür balığı tüketimi söz konusu. Devlet bunun üretiminin kontrolünü
sıkı yapmak zorunda. Başka ülkelerdeki sağlıklı şartlar bizde de
oluşturulmalıdır. Önüne gelen makine pilici ve kültür balığı üretmemelidir. 42
günde 3 buçuk kilo fabrika yemi tüketerek 2 kilonun üzerinde et ağırlığına
ulaşması iyi güzel. Ancak burada tavuğun yemine katılan antibiyotik
unutulmamalıdır. Bu antibiyotik yanlış kullanılırsa insan hayatını yaşamsal
olarak direkt etkiler. Tarım Bakanlığı kalıntı izleme programı çerçevesinde bu
işi daha sıkı takip etmelidir. Ayrıca halkımızı makine pilici ve kültür balığı antibiyotik
uygulaması konusunda, gerek üreticiyi gerekse tüketiciyi bilinçlendirecek
seminer, panel, konferans ve broşürlerle aydınlatılmalıdır” dedi.
HERŞEYİN DOĞALI DAHA İYİDİR, TAVUKTA
BALIKTA DOĞAL YOLLARDAN TÜKETİLMELİ
Çevre Ve
Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, “son
zamanlarda yiyecek ve içeceklerde, kısacası tüketilen gıda maddelerinde hem
hormon kullanımı, hem genetikle oynama, hem antibiyotik kullanımının sıkça
görüldüğünü ve artış kaydettiğini belirterek, bunun bilinçsiz kullanımı sonrası
toplumun yaşamını tehdit eden hatta yaşamını etkileyen sağlık sorunları
beraberinde getirdiğini artık görmeliyiz” dedi.
DOĞALI VARKEN, NEDEN KİMYASAL
KARIŞIMLI YEMLE BESLENENİ TERCİH EDEYİM?
Çevre Ve
Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş,
"insan sağlığına önem vermeyen bir toplum haline geldik, getirildik. Öyle
ki, yiyecek ve içecek her şeyde hemen hemen antibiyotik uygulaması, hormon
uygulaması, bir kısmının genetiği ile oynanmasını sıkça yaşıyoruz. Hilkat
garibesi gıda maddeleri ortaya çıkar oldu. Sorarsanız nüfus artmış, kıtlık
varmış, bu işe çözüm bulmak için genetikle oynuyorlarmış, zararı yokmuş,
antibiyotik hastalığı önlemek içinmiş, hormon gelişimini sağlamak için miş… Anladık
ta, bunların yanlış uygulanması halende insan sağlığı tehlikeye giriyor. Doğalı
varken neden doğal olmayana yöneliyoruz? Kaynakları bilinçsizce tükettik,
kuruttuk, şimdi kaynak yaratmaya çalışıyoruz. Ne için? Para için. Daha fazla
kazanmak için? Sen para kazanacaksın diye ben sağlığımı bozmak zorunda mıyım?
Ben doğal olan gıda maddelerini tüketmek istiyorum. Tertemiz kirletilmemiş
sulardan elde edilen balığı tüketmek bir tüketici olarak hakkımız değil mi?
" dedi.
HER GIDANIN DOĞAL OLANI KATIKSIZ
OLANI DAHA İYİDİR
Çevre Ve
Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, "Doğada
doğal yolla yakalanan balıklar; diğer balıklar ve yumurtaları, midyeler,
karidesler, bitkisel ve hayvansal planktonlar, diğer ölen canlıların artıkları
vb. yiyecekler ile beslenir büyürler. Yediğinde yapay besin yoktur. Çiftlik
balıkları ise türlerine göre dışarıdan gelişme koşullarına göre yapay
hazırlanmış yemlerle beslenmek zorundadırlar. Özellikle de kültür balıkları,
daha çabuk gelişebilmeleri ve pazara bir an önce ulaştırılmaları amacıyla doğada
yetişen balıkların besin gruplarına oranla daha yüksek enerjili yemlerle
beslendiklerini çok iyi biliyoruz. Doğal ortamda olmadıkları için antibiyotik
uygulaması da yapılmaktadır. Kültür balıklarında omega 3 maddesi bulunmakta
olduğu kalp hastalarına iyi geldiği söylense de, doğal balık gibi olmayacaktır.
Çünkü sınırlı bir yiyecek ve sınırlı bir mekânda yetişmektedir. Oysa doğal
balığın yetişme alanı sınırsız, sürekli gezinti halinde, tüketecekleri besin
grupları oldukça sınırsız, içinde bulundukları suyun besin miktarına göre
kültür balıklarından daha yüksek değerlerde bu yağ asitlerini içerebilme
durumları da söz konusudur. Yani yapay değil, doğaldır. Tükettiğimiz balıklara
baktığımız zaman değişik renk ve evsafta olduğunu görüyoruz. Aralarındaki bu renk
farklılıklarına gelince, doğadaki balıkların besin zincirleri içerisinde
genellikle doğal pigmentlerden oluşan planktonlar, balıklar, karides ve diğer
kabuklular vardır. Çiftlik balıklarında ise bu renklenme yem içerisine katılan
doğal ve yapay içerikli maddelerden oluşturulmaktadır. Balıklar arasındaki koku
farklılığı ise kültür balıklarının yemlerine katılan yağlardan dolayı daha
yağsı kokmaları, doğadan yakalanan balıklarda ise daha yosunsu ve denize özgü
koku vermeleri ile ayırt edilebilmektedir. Kültür yani çiftlik balıkları
üzerinde hastalıklara karşı dirençlerini artırmak amacıyla çeşitli
antibiyotikler kullanıldığını çok iyi bilmekteyiz. Ve bu kullanımın bilinçsiz
olması halende insan hayatını nasıl etkileyeceği bilimsel gerçektir. Ülkemizde
bu işi denetleyecek kurum ve kuruluşlardaki eleman yetersizliği ve çeşitli
ihmal, nedenleri de göz ardı etmemeliyiz" dedi.
DENİZLERİ AKARSULARI KİRLETTİK, BALIK
NESLİNİ YOK ETTİK ŞİMDİ DÜZELTECEĞİMİZ YERİNE SUNİ OLUŞUMLAR İLE VAKİT
ÖLDÜRÜYORUZ
Çevre Ve
Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, "Çevreyi
hor kullandık. Ekolojik dengeyi bozduk. Kanalizasyonları denize, ırmağa,
akarsuya akıttık. Kimyasal atıkları yine buralara akıttık. Acımasızca
kirlettik. Balıkların yaşayacağı bol oksijenli ortamı ellerinden aldık. Ayrıca
bir de bilinçsiz tükettik. Troller ile dinamit ille çok farklı metodlar ile
para kazanma hırsıyla Balıkları yok ettik. Köklerini kazıdık. Şimdi kalkmışız,
nüfus artıyor, balık kalmadı, ne yapalım, o zaman üretelim. Suni yollarla
besleyip halkımıza balık yedirelim diyoruz. Bir sektör haline gelmiş. Dünyanın
her yerinde var. İyi de, dünyanın her yerinde nasıl uygulanıyor, bizde uygulama
nasıl, denetim nasıl? Araştıran soruşturan var mı? Bu balık çiftliklerinin
konuşlandığı ve faaliyet gösterdiği yerlerde insanlar ve doğal yaşam üzerinde
ne gibi kalıtsal etkiler yapmışlar, hangi hastalıklar artmış bilen var mı?
Araştıran, açıklayan var mı? Yok. Diyorlar ki, "Kanalizasyon ve sanayi
atıklarının olduğu bölgelerden yakalanan balıklarda ağır metal, mikrobiyolojik
ve kimyasal yönden kirlilik içermesi sorunu da olabilmektedir. Ve bu
bölgelerdeki besinlerle beslenmiş olan doğal balıkların da tüketilmesi sağlık
açısından sorun oluşturacaktır. Kültür balıklarında ise böyle bir durumun
olması bölgesel olaylar dışında mümkün değildir. Çünkü kültür balığı temiz,
akıntılı, bol oksijen içeren ve kendini temizleme özelliğine sahip sularda
yetişebilmektedir. Diğer yerlerde yetişmeleri balıklar için uygun
değildir" Bakın bunu bilenler ve üretenler söyleyebiliyorlar. O balıklar
bile bol oksijenli yeri seviyor. Doğal ortamda yetişmesinin zor olduğunu
söylüyorlar. Zaten elimizde az sayıda koy ve körfez kalmış. Zaten doğayı harap
etmişiz. Talan etmişiz. Çarçur etmişiz. Sahile binalar dikmiş kanalizasyonlarını
denizlere akıtmışız yıllarca. Doğal
ortamdaki dengenin bozulması hiç mi suçumuz yok? Doğadaki balıkların beslenme
alanları bilinçsizce yok ettik. Dolayısı
ile denizlerimizde doğal balıkların yakalanması da bu yüzden güçleşti. Balık
neslini tüketecek her işi yaptık. Az sayıda elimizde kalan koy ve körfezi
de, bol oksijeni var, balık da az, gelin
burada kültür balığı yetiştirelim satalım diyerek talan edemeyiz. İşin adı ne
olursa olsun, o çiftlikler gün gelecek bulunduğu alanı berbat hale getirecektir.
Ayrıca Hiçbir zaman besleme balık doğal ortamda yetişen balık gibi
olmayacaktır. Doğal balıkta Antibiyotik yoktur. Kimyasal madde yoktur. Suni
yiyecek yoktur. Satıcı da, yani üretici,
tüketici de çok bilinçli olmak durumundadır. Denetim ise arttırılmalı,
iş olsun diye denetim yapılmamalıdır. Halkın sağlığı her şeyden önemli olduğu
kadar, doğanın, çevrenin ekolojik dengenin korunması gelecek yaşam için
elzemdir" dedi.
"KÜLTÜRSÜZ, CAHİL, DOĞAL VE
ANTİBİYOTİKSİZ BALIK TERCİHİMDİR"
Çevre Ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, "Ben işimi, acaba denetlenmiş mi, denetlenmemiş mi, sağlıklı mı, sağlık sız mı, hastalanır mıyım, hastalanmaz mıyım, hastalanırsam ne olur diyerek, şansa bırakmak istemiyorum. Hayatımı, yaşamımı birilerinin vicdanına teslim etmek ve sonrasında da merhamete sığınmak da istemiyorum. Ben bir tüketiciyim ve katıksız, doğal besin maddesi istiyorum. Doğal olanı bana yedirin diyorum. Genetiği oynanmış gıdayı, hormonlu gıdayı, antibiyotik uygulanmış gıdayı tüketmek istemiyorum. Eğer bunların uygulandığı yiyecek ve gıda maddeleri kültürlü oluyorsa, ben sağlığım için kültürsüz, cahil, doğal ve antibiyotiksiz olanını tercih ediyorum. Tüm tüketicileri de bu doğrultuda bilgi sahibi olmaya ve araştırıp soruşturmaya davet ediyorum" dedi.
NOT: Bize, cetkoder@gmail.com adresinden elektronik posta yolu ile
ulaşabilirsiniz.
ÇETKODER Basın Açıklama
Metinlerimizin Yer Aldığı BLOĞ Hesabımız: http://cetkoder.blogspot.com.tr/
Google arama
motorundaki basın açıklaması grubumuz: http://groups.google.com.tr/group/cetkoder
ÇETKODER Herkese Açık
olan ve Basın Bültenlerimizin yer aldığı Facebook Grubumuz:
https://www.facebook.com/groups/CETKODER/
https://www.facebook.com/groups/1523446857964259/
Genel Başkanımızın
Twitter hesabı: https://twitter.com/mustafagoktas06
ÇETKODER Genel Başkanı: 0.532. 282 29 91
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder